Anasayfa
09-04-2019
Namazla yükselmek
Geçtiğimiz Salı gecesi mübarek Miraç Kandilini hep birlikte ihya ettik. Hepimiz için hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.

Miracın kelime anlamı; yukarı çıkmak, yükselmek demektir. İslam'da Mirac, Hz. Peygamber (s.a.s)'in yükselerek Allah'ın huzuruna kabul edilmesi olayı. Mirac olayı hicretten bir yıl ya da onyedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir.

Peygamberimiz (s.a.s.) Mirac’tan beş vekit namaz hediyesiyle döndü. Peygamberimizin bir hadisi şeriflerinde kulun Allah’a en yakın yerinin secde olduğunu belirtmesi, namaz kılan her mü’minin manen miraca erdiği şeklinde yorumlanmaktadır.

Namaz, kulun günde beş defa Yaradan'ın huzuruna çıkması, divanında durması demektir. Bu yüce divanda, arada hiçbir vasıta olmadan her türlü dilek ve ihtiyacını, kul, bizzat Allah'a arzeder, O'na sığınır, yalnızca O'ndan yardım diler. Böylece Peygamberimiz (s.a.s.)’in, Mi'rac'da gerçekleşen Allah ile mülâkatı hâdisesi, namaz içinde sembolik olarak yaşanmış olur. Bu sırra işaret için, Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Namaz mü'minin mi'râcıdır.”

Namazın müminin miracı olması meselesini İsmail Hakkı Bursevi tefsirinde şöyle açıklar: Namaz Mi’râc gecesinde farz kılınmıştır. Çünkü Mi’râc, en değerli vakitlerden ve en faziletli anlardandır. Namaz da imandan sonra taatların en faziletlisidir. İbadetlerin en güzeli vakitlerin en güzelinde, kulu Muhammed’in, Rabbine vuslat ve kurb (buluşma ve en yakın olma) zamanı olan Mi’râc’da farz kılındı.”

İşte namaz mümin için, Alemlerin Rabbi olan Allah ile buluşmak, görüşmek, konuşmak ve derdini dökmek gibidir. Bu yüzden ezanı her dinlediğimizde hiç ertelemeden, şevk ve sevinçle, adeta bir miraç heyecanıyla O’nun huzuruna koşmak gerekir.

Namazda Rabbimizin huzurunda diz çöküp Tahiyyat’ı okurken Peygamberimizin (s.a.v.) büyük miracını hatırlamalıyız. Çünkü Efendimiz o muhteşem gecede Rabbimizin huzuruna yükselince selâm yerine, “Et-tahiyyatü lillâhi ve’s-salâvatü ve’t-tayyibât” dedi. Yani “Bütün canlıların hayatlarıyla sundukları hediyeler, bütün ruh sahibi olan insanların, hayvanların, cinlerin ve meleklerin ve kâmil insanların, mukarreb melâikenin ibadetleri Allah’a mahsustur.”

Rabbimiz bu güzel selâma selâmla karşılık vermiş, “Es-selâmü aleyke yâ eyyühe’n-nebiyyü ve rahmetullahi ve berakâtüh” yani, “Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi senin üzerinedir ey Nebî” buyurmuştur.

Bizlere ne mutlu ki, Rabbimizin bizzat huzuruna alıp selâm verdiği Nebi, bizim Peygamberimizdir. İşte ümmetine düşkün o rahmet Peygamberi, miraçta bile bizi unutmamış, bu selâmı alırken “Es-selâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhissalihîn”, yani “Selâm bizim ve Allah’ın salih kullarının üzerine olsun” demiştir.

O halde müjdeler olsun bize ve tüm müminlere! Çünkü miraçta kabul edilmiş muazzam bir duanın sahibiyiz. Çünkü Rabbimizle Habib-i Ekremi (s.a.v.) arasındaki bu selâmlaşmanın sonucunda ümmete edilen dua, kesinlikle kabul edilmiş bir duadır. Ancak bize yüklediği tek şart var: Salihlerden olmak. Salih olmanın ilk şartı da “namaz kılmak”tır.

Tahiyyat’ın sonunda ise, yine Allah’ın emriyle Hz. Cebrail (a.s.) ve bütün melekler, “Eşhedü enlâilâhe illâllah. Ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh” demişlerdir. Yani “şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve rasülüdür”. Tahiyyat’ı okurken bu güzel hadiseyi hatırlarsak namazımız miraçtan bir hisse almış, kıymetlenmiş ve derinleşmiş olur.

Bir Müslümanın en büyük alâmeti namaz kılmasıdır. Kâinatta en büyük hakikat imandır, imandan sonra namazdır. Namaz aynı zamanda gözle göremediğimiz imanın en büyük belirtisidir. Sözün değil özün ispat mekanıdır namaz. Kulluğun en şerefli ve en değerli çizgisidir namaz. Namazı hakkıyla ikame edip hayatı bu nurlu ibadetle şekillendirip İslam’ı yüreklerine hakim kılabilenler safında olmak temennisiyle.




9 Nisan 2019 Salı 11:06