Anasayfa
03-12-2019
İslam ahlakı
İslam, ahlak dinidir. Peygamberimiz (s.a.s.)'in; "ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" sözü bunu açıkça anlatmaktadır. Kalem süresinin 4'ncü ayetinde de Cenâb-ı Hak bunu beyan etmekte ve şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin." Yüce Rabbimiz bu ayette Peygamberimize özet olarak şunları zikrediyor: Ey habibim, kesinlikle sen yüce bir dini, faziletli, saygı değer bir ahlakı, insan tabiatına uygun üstün bir hayat tarzını, insanı olgunlaştıran ve kemale erdiren bir nizamı yaşamaya, öğretmeye, benimsetmeye, savunmaya memursun.

İslama ahlakı Allah’ın sınırlarına riayet, imanın gereklerine inanmak, İslam’ın şartlarına teslimiyettir. İslam ahlakı güzel ve iyi olanların, hakka ve adalete uyanların, tevazu ile yardımlaşanların, merhamet ve şefkat gösterebilenlerin, sabrederek bağışlamayı bilenlerin ahlakıdır. Bu haliyle İslam ahlakı denen şey Peygamberimizin ahlakıdır, Kur’an ahlakıdır, bizzat Allah’ın ahlakıdır.

İslam ahlakının gayesi güzeli yüceltmek, ezilenleri ayağa kaldırmak ama öte yandan yardımlaşma ve paylaşmayla hak olanın tarafını tutmak, kötü ahlak ile savaşmak, kötülere karşı mazlumun yanında olmayı öğütlemektir.

Yüce Rabbimiz Kur’an’da; “İnsan, kendinsin başıboş bırakılacağını mı sanır?” diye buyurmaktadır. O halde insan yüksek bir gaye ile bu dünyaya gelmiş ve bu gaye uğruna zamanı bir sermaye bilip azim ve gayret göstermesi gerekir. Elbette neleri yapıp yapmaması da bir takım kurallara bağlı kalması gerekir.

Buna göre ahlâk, insanın bir ömür boyu uyması gereken kuralların, yapması gereken görevlerin bütünüdür. Acaba insanın kime, kimlere karşı görevleri vardır. Elbette öncelikle kendini yaratana karşı görevleri vardır. İnsan Rabbini bilecek, tanıyacak, O’nun kendisinden beklediği kulluk görevlerini yapacaktır. En yakınında ailesi, onlardan hemen sonra diğer insanlar, hatta Allah’ın yarattığı diğer varlıklar, hayvanlar, bitkiler vardır. Ahlâkı Allah’ın emirlerine saygı, yarattıklarına şefkat ve sevgi diye tarif eden İslâm büyükleri meseleyi işte böylesine kapsamlı düşünmüşlerdir.

Ahlâk sadece davranışların değil, davranışlara yön veren duyguların ve insanın iç dünyasının eğitimidir. İnsanlara “Rabbimin kulları” diye bakabilmek, Müslümanları “benim kardeşlerim” diye görebilmek insanın davranış mekanizmalarını buna göre programlamaya bağlıdır. Bu program çalıştığı zaman insan birine bakarken bakışına bir tutam sevgi, bir ölçek şefkat katacaktır. Kimseye üstten bakmayacaktır. Konuşurken karşısındakine değer verecek, ona başını çevirmeyecek, bütün vücuduyla dönerek konuşacaktır. Ayrıca yaşadığı çevrenin maddi ve manevi yönden korunması; insanları rahatsız edecek pislikleri, kötülükleri bertaraf etmeye çalışması, her kesin mutluluğunu istemesi, kısaca insanca bir hayatı yaşaması dinimizin koyduğu prensiplere uymasına bağlıdır.

İnsanın ve toplumun huzura, sükûna, mutluluğa ihtiyacı vardır. En üstün meziyetlerle donatılan insanoğlu birbiriyle didişmekten, çekişmekten, kavga etmekten rahatsız olmalıdır. Eğer birilerini ezmek, tedirgin etmek, ağlatmak onu rahatsız etmiyorsa insanî özelliklerini yitirmiş demektir. Günümüz insanlığının en büyük problemi işte bu noktadadır.

Bu durumdan insanlık nasıl kurtulur? Herkesin bunları düşünmesi ve kurtuluşun gerçek adresini acilen bulması gerekir. Aksi takdirde; insan ilâhi mesajdan uzak kaldığı, onunla bağını zayıflattığı, yahut ona sırt çevirdiği sürece, Kur’an’da bildirilen; ahlâksızlık batağında yüzdükleri için batıp giden nice milletler gibi yok olup gidecekleri muhakkaktır.

O halde bize düşen görev; Kur’an ile ahlaklanmak, bunu yapmak için de Peygamberimiz (s.a.s.)'in ahlakını örnek almak, çünkü onun ahlakı Kur'an'dı ve bu ahlakı ömrümüzün sonuna dek muhafaza etmektir. Rabbim ömrümüzün sonuna kadar bizleri güzel ahlaktan ayırmasın.

3 Aralık 2019 Salı 14:45